Kardeş Payı
Kardeş Payı, Mehmet Yiğit Alp'in yapımcılığını ve Selçuk Aydemir'in yönetmenliğini üstlendiği komedi türündeki Türk televizyon dizisi.
Ali Özdemir
[değiştir]- Assssssss... (Eliyle ağzına fermuar çeker gibi yapar) maa yap abisi!
(Her küfretmek üzereyken söylediği söz)
- Şükriye Duru şu an sana alenen sarktım!
- Olaya kendini vermiyosun (Metin'e söyler.Metin'de vermiyorum diye cevap verir. )
Feyyza Özdemir
[değiştir]- Kredi kartında biriken sürpriz para gibiyim. Zamansız mutluluğum ben! Çok kıymetliyim çok!
Hilmi
[değiştir]- Hilmi bunu beğendi.
- (Ali ve Metin'e): Ben neden fakir olduğunuzu anlatayım size. İşiniz zanaatkarlık ama yaşam biçiminiz bohemlik...
- Bide böyle düşün.
Hamiyet Özdemir
[değiştir]- Dulluk, bir zorunluluk mudur? İnsan, bu sıfatı bir kez üstlenirse, ömür boyu taşımak zorunda mıdır?
- Zaten sen faydalı bişey olsan ben seni içimden atmazdım. Ben ciğerimi atıyor muyum, böbreğimi atıyor muyum? Değil mi?! (Metin'e)
- Şimdi seni alırım ayağımın altına, birinci elden cennetle tanışırsın! (Metin'e)
- Ve Tanrı erkeği yarattı! (Recai'yi ilk gördüğü an)
Kartal
[değiştir]- Deniz... dostlar beden dersi, kızlar geometri dersi gibidir. 90 60 90 lara, tahtadaki şekillere aldanma. Başta üçgenler, çemberler güzel gelebilir, ya sonra... Sonra yamuklar başlar, çok üzülürsün.
- Heh ne didin?
- (Feyyza ve arkadaşlarına) Hanımım, ve ne çirkin, ne de güzel, annnca yoklukta gider mürebbiyeleri, naabiyonuz?
- Besle kargayı, soksun dalgayı!... Kabul edin süper denk geldi!
(Şerif abinin kendine yardım eden adama bile itlik yapması üzerine)
Deniz
[değiştir]- Hayret edersin
- (Çıraklara) Ulan sizi +18 döverim!
- Gözlerini oyup göz kürenden s...erim seni! Gözyaşı diye de küçük Deniz'ler ağlarsın, it! (Kartal'a)
- Benim canlılarla ilişkili tavrım nettir Feyyza. İki bacaklıysa sevgili olurum, dört bacaklıysa yerim, altı veya sekiz bacaklıysa kaçarım ben aga, kaçarııımmm! (Müzikhole giren çekirge hakkında)
Metin Özdemir
[değiştir]- Seni seviyorum mavi gözlü minyon!
- (Çıraklara) 17 gün devamsızlık ne lan?! Okumayacak bunlar abi! Bunları Russian Institute'a gönder, yine okumazlar!
- Arçil'le Şota'nın Türkçe konuşmasını Türkçeye çeviren adam gibi niye ara giriyorsun sen abi?!
(Ali'nin araya girerek söylediği bir sözü açıklaması üzerine)
- Ulan adam sahaya bile girmeden çizgiden golü çaktı!... Hiç konuşma, aynı Mustafa Denizli gibi kornerden tıpaladı!... Konuşma, konuşma, iki dakka sus da alkışla alkışla... Şapka çıkar... Make some noise, alkışla! Çok pis koydu!
(Babalarının, abisi Ali'ye afilli bir laf sokması üzerine)
- Bu ne lan?... Emrah'ın kuşlar bunlar?... Vay çakaaaal, manita yapmış!... Oha, erkek lan bu! Emrah manitu yapmış!
(Mahallede dolaşırken, Emrah'ın ıslıkla gökyüzünde koreografi yaptırdığı güvercinlerin havada erkek silüeti yaptığını gördüğünde)
Emrah
[değiştir]- Ulan petiyto
- (Metin'e) Oğlum sen Çun Li'sin, aduket atamazsın! Yarım daire yapıp yumruğa basma! (İki eliyle hadouken hareketi yaparken bir yandan da "nah" işareti yapar) Aduket bizim işimiz!
- Metin!... Ne ben Sezar'ım, ne de sen Brütüs'sün!... Ne ben sana kızarım, ne de zatı şahanen bana küssün! Bundan sonra senle ben, düşman bile değiliz!
(Metin'le Eda'nın birbirlerine ilan-ı aşk etmesinden sonra arkalarından bakarken)
Oğuzhan
[değiştir]- Ben iyice zıvanadan çıktım ya lan. Bende ne büyüğe saygı, ne küçüğe sevgi. Hiçbir şey kalmadı ha. Eskiden Halil' i bile sevimli bulur ben başını okşardım ya. Adım adım karanlık tarafa geçiyorum.
Salih
[değiştir]- Kadınlar arasında asla yaş, sınıf, yöre farkı gözetmem, hepsine o gözle bakarım.
Sezai
[değiştir]- Hava ne gadar güzel yaaa...
- (Melodik) Bağrı yanık Anadolu çocuğu... Sezai!
- (Halil'e): Besle kargayı oysun gözünü demişler. Sırf bu yüzden beslemedim lan ben seni. Senin rızkını karıya kumara yatırdım. Bugünlere kendi imkanlarınla geldin.
- Bugün dükkandayım. Kapı açılma sesi duyuldu. Sonra kapandı kapı. Yalnızlık geldi, girdi dükkana, oturdu şöyle. Minderlerle oynadı, ayağını uzattı. Belli ki kalıcı, gitmeye de pek niyeti yok. Bizde de misafire hürmet büyük, şimdi kalk git de diyemen...
- Benim kalbim sensörlü apartman ışığıymış abi. Ne yapsan kapanmıyor. İlk harekette tekrar yanıyor.
- Ben ömrümün günlerini koca bir çuval çekirdeğe benzetiyorum Hamiyet. Çitliyorum, çitliyorum hep acı çekirdek geliyor ağzıma. Yaa bir çuvalda bir olur, iki olur, benimki komple acı. Ben artık tatlı çekirdek dişlemek istiyorum.
Şerif abi
[değiştir]- İtim lan ben... it!
- Lan ben "carpe diem" dedikçe siz sanki "hurma yiyem" diyormuşum gibi habire gözüme gözüme uzatıyorsunuz hurmalar!
- İtlik, mesaili bir uğraştır! Misal ben... Sabah erkenden kalkar, hafif hasarlı iki arabayı, sanki kaza yapmış gibi köprünün giriş çıkışlarına koyarım! Bizim millet kaza gördü mü durup bakar meraklıdır. E boşu boşuna trafik olur. Ben de bir ton insandan küfür yerim. Yani güne iyi başlarım!
Tahsin Özdemir
[değiştir]- Bu elektrik faturası ne yaa! Gören de borla çalışan motor değil elektrikli motor icat ettiniz sanır! Blanka'yı çırak olarak işe mi aldınız yaa! Raiden'la Captain Commando size çaya mı geliyor?!
- Bu takım 6'ya 6 mahalle maçında şov yapar! Ama bize artık profesyonel bir takım lazım!
- Nasılsın diye sormamışmışım! İnsan sevdiklerine nasılsın diye sorar mı yaa! Bilir zaten onların iyi olup olmadığını...
Yiğit
[değiştir]- (Şükriye'ye): Sana asıldığım doğru Şükriye. Bazen çok asılıyorum, dalından koparacağım seni diye korkuyorum.
- Ulan kirpi bile yavrusunu pamuğum diye severmiş! Babam geldi lan babam!!!
(Zor bir durumda kaldığında, babasının duruma müdahil olması üzerine)
- Edward Norton gibi adamım lan ben, Charlie Sheen'e çevirmişsin, piç!
(Kendi yerine geçirdiği adama)
- Enver Tokerli'ye bak sen ya! Az diklendik diye Tyrion Lannister'a dönüştü adam!
(Babasına söyleniyor)
Diyaloglar
[değiştir]Eda-Metin: "Eltim dedim!"
[değiştir]Metin: Sorma Eda...
Eda: Ne oldu? Kimdi o adamlar?
Metin: Sorma dedim ya Eda! Peşin peşin sorma dedim!
Eda: (Hafif cilveli) Sevgilim mi dedin adamlara?
Metin: Ne alakası var kardeşim?!
Eda: (Dehşet içinde) Kardeşim mi dedin?!
Metin: (Patlar gibi) Eltim dedim a... k... eltim!!!
Metin-Ali-Feyyza: "Köprü demirleri"
[değiştir](Metin, Ali ve Feyyza babaları Tahsin'le kavga etmiş ve babalarının kalbini fena halde kırmışlardır. Bunun üzüntüsüyle üstgeçide yan yana oturup kendilerine saydırmaya başlarlar)
Ali: Yedi köyle barışık yaşayıp, kendi öz babalarının kalbini kıran hayırsız evlatlar!... Sağ baştan say!
Metin: Biir!
Feyyza: İkii!
Ali: Üüç!
Metin: Büyük liderler neden çocuk yapmazlar sorusunun kanlı canlı cevapları! Sol baştan say!
Ali: Biir!
Feyyza: İkiii!
Metin: Üüç!
Feyyza: Dünyaya barış ve mutluluk getireceklermiş! Daha kendi analarının-babalarının yüzlerini güldürmekten aciz evlatlar! Sağ baştan say!
Metin: Biir!
Feyyza: İkii!
Ali: Üüç!
Ali: Mucitlikleri bilim dünyası tarafından evcilik oyunu sayılan, o yüzdeen... Iıaah!
Metin: Hadi abi hadi bitir lafını çok pis gaza geldim, bağıra çağıra "Bir" diyeceğim!
Ali: Laaan!
Metin: N'ooldu?!
Ali: Köprünün demirlerine kafam sıkıştı Metin, çıkmıyor lan!
*No God please no!... Noo... Noooooooo!!!* (Evan Almighty'ye atıf yapılan sahne)
Feyyza: Senin Allah müstahakını versin! Kaç yaşında adamsın! Elaleme ne diyeceğiz?!
Metin: Off of! Abi şu an benim altıma işememden farksız abi şu senin yaptığın çocuk musun sen yaa!
Ali: Lan bi susun olum! Lan yeminle girdi çıkmıyo lan! Şiştim Metin şiştim! Babamın ahı tuttu Metin! Otuz yıl geriye gittim Metiiiin!
Metin: Biz bu yaşa nasıl geldik arkadaş! Resmen belgesel konusuyuz yemin ediyorum! Animal Planet iftiharla sunar: Özdemir Kardeşler!
Feyyza: Napicaz peki?
Ali: İtfaiye'yi arayın!
Metin: İtfaiye'nin numarası kaç?!
Ali-Feyyza: 110!
Feyyza: Abi sakin ol gözünü seveyim!
(Metin'le Ali tesisatçıdan çıkarken Yiğit bir köşede minibüsün içinden onları gözetlemektedir. Daha sonra telefonla birini arar)
Yiğit: Tahsin evden çıkarsa oyalayın. Metin ve Ali'yle beş dakika yalnız kalmam lazım.
(Tam bu sırada bir adam Yiğit'in şoförünün kafasına dehşetli bir tekme atar ve şoför Yiğit'in kucağına düşerek bayılır)
Yiğit: Muhh-teşem validem! O neydi lan?!
Tahsin: Yağız atın çiftesi! Malum, pek olur derler!
Yiğit: Tahsin!... E korumalar?
Tahsin: Çoğul konuşma! Bir tanesi dayağın tam ortasında işi bıraktı. "KPSS'ye gireceğim, n'olur vurma" diye yalvarınca, salıverdim adamı.
Yiğit: Ya Tahsin sen ne yapıyorsun ya! Biz senle zaten aynı taraftayız!
Tahsin: Biz Basra Körfezi'ndeki tatlı suyla tuzlu suyuz! Bir arada olmamız imkansız Yiğit! Kitapta yeri var!
*Flashback*
(Tahsin ile Yiğit 1988 TÜBİTAK Bilim Fuarı'nda borla çalışan motoru tanıtıyorlar)
Tahsin: Benzinsiz çalıştığı için, petrol kaynaklarının azalmasından sonra ortaya çıkacak petrol savaşlarının da önünü kesecektir.
Yiğit: Dünyadaki herkese ucuz ve doğayı kirletmeyen bir yakıtla çalışan bir ulaşım imkanı sunuyoruz.
(Yiğit'le Tahsin arabaya geçerler. Tahsin direksiyondadır)
Tahsin: Çalıştıralım mı?
Yiğit: (Gayet mutlu) Çalıştıralım!
*Günümüze dönüş*
(Tahsin arabayı çalıştırır. Yiğit'le bakışırlarken hareket eder. Yiğit aynı zamanda başı ikide bir omzuna düşen baygın şoförü düzeltmekle uğraşmaktadır. Sahne değişir. Yiğit'le Tahsin Üsküdar sahilinde minibüs'ün ön kaputuna yaslanmış konuşmaktadırlar.)
Tahsin: Bu mahallede insanlar birbirleriyle tartışırlar, kavga ederler, sinirlenirler, hatta birbirlerine küserler! İnsandırlar en nihayetinde. Ama burda insanlar birbirlerinin dedikodusunu yapmazlar, kuyusunu kazmazlar, bile istaye kötülük yapmazlar! İçinde ağlayanlar varken asla gülmezler. Diğerlerinin başarısızlıklarına asla sevinmezler! Güzel insanlardır en nihayetinde.
(Bu sırada minibüsteki baygın şoför uyanır. Yüzünü dikiz aynasında kontrol ederken Tahsin'in tekmesiyle yüzüne Tahsin'in ayakkabı numarasının (44) çıktığını görüp mırıldanır)
Şoför: Neyse. Hanım Malatyalı. Ordan avantaja çeviririm ben bunu.
Tahsin: (Devamla) Depresyonu, Tükenmişlik sendromunu sadece magazin basınında görürler. Her daim bir umutları vardır onların. Çünkü özür dilemenin eziklik değil erdem olduğuna inandıkları bir yerde büyümüşlerdir. Öyle vergi memurları, bakanlık teftişleri nedeniyle uykuları kaçanlarla bir tutma onları. Onların en büyük teftiş memurları kendi vicdanlarıdır. Uyumak için hiçbir zaman uyku ilacı kullanmamışlardır.
Yiğit: (İnanmaz ve alaycı bir tavırla) Nerde yaşıyormuş ya bu insanlar? Lothlórien'de mi? Springfield'de mi? Smallville'de mi? Burdan uçakla kaç saat Tahsin! Yüzüğü de na şuraya atarsınız Barad-dûr'e!... Sauron'un sizin mahallede gözü varmış! (İğrenç bir kahkaha atar)
Tahsin: Çok mu uzak geldi sana anlattıklarım?! Uzak olan sensin! Biz burada yıllardır böyle yaşıyorduk ve böyle yaşamaya da devam edeceğiz. Sen nereye gittin? Bu küçücük mahalle ütopik mi geldi senin gözüne?
Yiğit: Giriş güzel. Gelişme biraz sarktı. E sonuca gel?
Tahsin: Bak Yiğit. Bu mahallede sen süte damlatılmış bir damla sidik gibisin. Rengini, tadını, saflığını bozuyorsun! Daha da açık anlatayım mı?!
Tahsin: Yok yok... Anladım ben...
Tahsin: Ulan tam da küfürlü kısma gelmiştik be! Neyse... Seni bir daha bu mahallede görürsem, tam da o kısımdan başlarım, haberin olsun!
Feyyza-Kartal-Deniz: "Kartal petrol koklarsa"
[değiştir](Deniz pompalardan birinin başında bir kadın müşteriyle fölrtleşmekte, Feyyza ise benzinliğin market kısmında çaktırmadan onu izlemektedir. Sonra umarsız bir havayla kapıya çıkarken, yandan sarsak sarsak gelen Kartal'la çarpışır, kolundan tutup geriye çeker)
Feyyza: Nerdesin lan sen?! Bütün gün ortalarda yoktun?! (Alaylı) Yüzünü gören cennetlik!
Kartal: Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir! Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir!
Feyyza: Adam Atatürk'ten alıntı yaptı ya lan! Egoya bak! Şair-yazar filan kesmeyip, Atatürk'ten alıntı yapan çalışanım var! (Sinirle güler) Ne mutlu bana!
Kartal: (Elini olumsuz anlamda havaya kaldırır) Ne mutlu Türk'üm diyene! (Boşluğa doğru seslenir) İyi dersler arkadaşlar!
Dış Ses: (Topluca) Sağooollll!
(Kartal sağa sola boş boş bakınırken Feyyza ellerini çırpar)
Feyyza: Kartal? İyi misin lan sen??
Kartal: Hanımım, ben bu benzin tankerini temizledim ya... Çok fazla petrol kokladım galiba. Hani bir olay olur da geçmişte yaşadığın bir olayı hatırlarsın?
Feyyza: Evet?
Kartal: Hah! İşte ben o anıyı hatırlamakla kalmıyom, bildiğin yaşıyom! Az önce çok canım acıdı. Ağladım. Bildiğin sünnet ettiler beni! Dört kişi zor tuttu!
Feyyza: Çok mu debelendin?
Kartal: Beni değil! Beni tutmadılar! (Bakışlarıyla kasıklarını göstererek) Bir yanlış anlaşılma olmasın!
(Dış Ses: Cık cık cık cık cık...)
Feyyza: (İki eliyle başını kavrar) Hiiii! Kartal bir hastaneye filan mı götürsek lan seni?
Kartal: (O sırada benzinliğe yürüyerek gelen bir adama doğru) Ne? Ben miyim ebe? Niye? Gaçın geliyom! (Birden tek ayak üstünde sekmeye başlayarak bağırır [Akşam Ebesi oyunu]) Simiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiittt! (Adam kaçar, Kartal'ın ayağı yere değer değmez dış sesten tekme sesleri duyulur, Kartal da kaba etlerine tekme yiyormuş gibi hareketlenir) Vurmayın lan yeter! Vurmayın lan! Vurmayın lan! (Sarsak sarsak Feyyza'nın yanına geri gelir, eliyle afili bir hareketle saçlarını düzeltir) Nerde galmıştık?! Biz adam gibi sevmesini bildik amma/Adam sanıp sevdiğimiz adam gibi adamlar/Adam oldukları için mi bu durumdalar?
Feyyza: (Telaşla) Deniiiz! 112'yi ara!
Kartal: Ceyhan pirensi, Adana! (Dış sesten "foşşş" diye su sesi gelir) Oyyhhşş! Şu an annem beni leğene goydu yıkıyo! Ergenliğimin zeytinyağlı yeşil kalıp sabunu gibi kokuyo her yer Feyyyzaaaaaaaaaaaaa! (Feyyza öğürür)
Deniz: N'ooldu buna Feyyza?
Feyyza: Aradığınız beyine şu an ulaşılamıyo. Çekmiyo bunun kafa! Servis dışı kalmış!